'' Bir şeyi gerçekten istersen;' 'demişti yaşlı adam ona,
''onu gerçekleştirmeni sağlamak için bütün evren işbirliği yapar. "
'' Bir şeyi gerçekten istersen;' 'demişti yaşlı adam ona,
''onu gerçekleştirmeni sağlamak için bütün evren işbirliği yapar. "
AİLE, en köklü aidiyetimizdir.
VE HER AİLE, KENDİSİNDEN ÇOK DAHA BÜYÜK BİR SİSTEMLER BÜTÜNÜNÜ OLUŞTURAN, BÜTÜNÜN BİLGİSİNİ TAŞIYAN, varolduğu haliyle kusursuz bir TAKIMYILDIZDIR.
Bu takımyıldızı oluşturan HER YILDIZ, BÜTÜNÜN BİLGİSİNİ İÇİNDE TAŞIR.
Hiçbir yıldızın yeri, görüntüsü değişmez. Fakat birbirlerini GÖRME BİÇİMLERİ değiştiğinde, aralarındaki İLİŞKİ değişir.
Böylece BİREY, "DİKKATİNİ geçmişten çekerek şu ana getirebilir ve YAŞAMDA BULUNDUĞU "AN’DA MEVCUT" olabilir.
Böylece, İÇİNDE BULUNDUĞU AN’I YAŞAYABİLEN BİR İNSANIN GELECEĞİ, ARTIK HER AN GEÇMİŞTEN BAĞIMSIZ OLARAK ŞEKİLLENMEYE BAŞLAR.
Ayrıca, SİSTEMİ OLUŞTURAN BİRİM, YİNE BÜTÜN BİRİMLERDE OLUŞAN DEĞİŞİMLERİN BİLGİSİNİ TAŞIR.
Bunun anlamı şudur:
SİSTEMDEKİ HER BİRİM, BU BAĞIMSIZ ŞEKİLLENME POTANSİYELİNİ KULLANABİLİR.
KENDİMİ NASIL İFADE EDİYORUM?
İnsanın ebeveynleri ve ataları ile bağlanma biçimleri, onlardan aldıkları fiziksel ve duygusal mirasları, yaşamı nasıl biçimlendirdiklerini belirler. Yani ailemizden yalnızca saç ya da göz rengi gibi fiziksel miraslar edinmeyiz. Maneviyatımız da onlarla nasıl ilişki ve iletişim kurduğumuz ya da kuramadığımızla çok ilgilidir. Bazen farkında olduğumuz ya da olmadığımız bir şekilde onlardan güç alırken, bazen de yaşamda ilerlememizi, huzura kavuşmamızı engelleyen dolanıklıklar yaşarız.
Yani aslında farkında olmadan, kendimiz aile sistemimizde özdeşleştiğimiz kişi ya da olaylarla ifade ederiz.
Genel inanış, “İnsanın dış dünyadaki koşulları değiştirmek mümkünse, yaşamındaki olumsuz şartların değişebileceği” üzerinedir.
Oysa insanın iç dünyasında farkında olmadığı köklerinden gelen bazı yaşam stratejilerini fark etmesi, dış dünyayı görme biçimlerini değiştirir. Bu da olan bitene verdiği tepkilerin değişmesi demektir.
Yaşamı dönüştüren de budur.
İnsan bilinci en temelde ana-babası ve daha derinlerde de aidiyetini aldığı soyu, ırkı, kültürü, dini ve gelenek-görenek inanışları ile şekillenmiştir ve yaşamını da önemli ölçüde bunlarla şekillendirmektedir.
Aile Dizimi, insanı bütün bu sistemlerden aldığı dizgelerle yaşamı algılayan ve yapılandıran birim olarak görür. Alman Terapist Bert Hellinger tarafından geliştirilmiştir. Aile Terapisi, Gestalt, Psikodrama gibi ekolleri barındıran bu bakış açısına göre
İnsan tek başına bir varlık değildir. Ve kendini yaşamda nasıl ifade ettiğimizi fenomenolojik olarak algılar.
Fenomen; "Rasyonel bilgilerle net olarak açıklayamadığımız fakat öyle olduğunu deneyimleyerek bildiğimiz görüngüler, olaylardır."
Fenomenolojide hiçbir nesne ve durum, kesin ve net olarak tek bir şekilde anlamlandırılmaz, tanımlanmaz.
Her olgu ve nesne, her insanın kendi yaşanmışlıkları, bilincinin ve bilinçdışının algıları, o an içinde bulunduğu duruma göre, "kendisince" anlamlandırılır.
Bu nedenle bu anlamlandırmalar, kişiden kişiye değiştiği gibi, aynı kişi için zaman içinde de değişebilir. "Görüngü" olarak tanımlanmasının nedeni budur.
Görüngülerin değişimi aynı zamanda dönüşüm olarak adlandırdığımız bir başka fenomendir. Kişi ne kadar ve nasıl dönüştüğünü tam olarak tanımlayamasa da, bunu deneyimler.
Yani Aile Dizimi yardımı ile gözlemlediğimiz geçmişte yaşanmış bir olay ve onu yaşamış olan insanlar ya da onların duygu ve davranışları değişmez. İzleyici, temsilci ya da kolaylaştırıcı olarak orada bulunan gözlemcilerin iç dünyasındaki değişimler, her birinin kendi yaşamlarını değiştirir. Yani içsel ve dışsal olarak iletişimde bulundukları herkesle, kendileriyle ve dolayısıyla yaşamın bütünüyle ilişkileri değişr, olgunlaşır.
GÖZLEMCİNİN DİKKATİNİ DIŞ DÜNYADAN İÇ DÜNYAYA ÇEVİRMESİ, ASLINDA DIŞ DÜNYA İLE İLİŞKİLENME BİÇİMLERİNİ DEĞİŞTİRİR.
Aile Diziminde insanın varlığını sürdürdüğü çevreyle ve diğer insanlarla ilişkilerinde, kendisini nasıl ifade ettiği izlenir. Böylece insan içinde yaşadığı olaylara dışarıdan, daha geniş bir açıdan bakabilme, kendisini daha derinden tanıyabilme olanağını değerlendirebilir.
İzlenmek: görülmek, bir bebeğin hayata gözlerini açtığı andan itibaren en önemli ihtiyaçlarından biri olduğu gibi, izlemek, gözlemlemek te bir çocuğun ve yetişkinin yaşamsal bütün ihtiyaçlarının giderilmesini sağlayabilmek için de öğrendiği ilk eylemlerden biridir.
Böylelikle, insan yavrusu ilk olarak bedensel ve duygusal ihtiyaçları doğrultusunda, dışarıyı izlemeyi öğrenmeye başlar.
İç gözlemlemeyi ise soyut kavramları öğrenmesinden bile çok daha sonraları öğrenmeye başlar. Bu da genellikle fikirlerinde, seçimlerinde netleşmekte zorlanmaları ileri düzeye geldiği zamanlara denk gelir. Mesela duygusal ilişkileri sekteye uğramaya başladığında ya da işleri istediği gibi gitmediğinde... Hatta önce dış dünyayı kendi istediği şekilde yeniden düzenlemenin yollarını aramakla başlar ve manipülasyonlarla bile bunun mümkün olmadığını gördüğünde içsel arayış başlar.
İlişkilerin bozulması, işlerin iyi gitmemesi, tekrarlayan sorunlar, genellikle hayata karşı tutumlarımızla, yaşamı nasıl aldığımız ve nasıl bir tavırla karşıladığımızla; kısacası kendimizi nasıl ifade ettiğimizle çok ilgilidir.
Aile Dizimi Kuramında, insana tek başına bir varlık olarak bakılmaz: içine doğduğu geniş aile, coğrafi konum, etnik köken, dini inanç, tarihi geçmiş, kültür, ebeveynleri ve öncelikli bakım verenleriyle bağlanma şekli (kaçıngan, kaygılı, düzensiz ya da güvenli bağlanma), gelişimsel dönemlerini tamamlayıp tamamlamadığı, takılma ya da regresyon yaşayıp yaşamadığı, geçmişindeki yaşam deneyimleri, kendisiyle, bedeniyle ve çevresiyle ilişki ve etkileşimleri gibi birçok değişkenin kombinasyonu olarak izlenir.
Bu nedenle Eklektik bir Yaklaşımla Uygulanması gerektiğini söyleyebiliriz.
Bir insan ailesinden gelen genetik yapılanmadan, davranışsal ve duygusal algılardan, kültüründen, yaşadığı coğrafyadan, zaman diliminden ve başka sosyal olgulardan oluşan bütün doğum koordinatlarının getirdiği zengin bir miras taşır.
Bu zenginliklerin içinde saç ve göz rengi gibi fizyolojik özellikler; sevgi, saygı, şefkat, özgecilir, liderlik gibi duygusal ve karakteristik kalitelerin olduğu gibi; yargılamalar, aile fertlerinin yerinde görülmemesi ya da saygı gösterilmemesi, aşağılanması, küçük görülmesi, dışlanması, istenmemesi, acınması, yok sayılması, sırlanması gibi sevginin önünü kesen hallerde oluşan dolanıklıkları da devralabildiğini gözlemleriz. (Epigenetik biliminin günümüz koşullarında açıklamaya başladığı ruhsal kalıtım olarak niteleyebileceğimiz bu geçişler, Jung tarafından "kolektif bilinçdışı" adı verilen alanda gerçekleşir ve temsilci algısı ile alandan alınan bilgi, daha çok beden diliyle aktarılır. (Bazen de bir temsilci bir durumu kısa ve net bir şekilde sözcüklerle dile getirir ya da bir duyguyu sesli olarak ifade eder.)
Bu dolanıklıklar, Aile Dizimi Kuramı'nda Yasalar olarak adlandırdığımız sistemik kuralların bilinçli ya da bilinçdışı bir şekilde ihlal edilmesi ile sevgi akışını kesintiye uğrattığı için ortaya çıkan dolanıklıklardır.
Aile Dizimi'nin Sistem Dizimi ya da Sistemik Dizim olarak anılmasının nedeni budur. Sistemik bir yaklaşımdır. Sistemin Saygı içeren Sevgiyle, yani Bilinçli Sevgiyle işlemesine engel olan her yasa ihlali dolanıklıklara yol açar. İhlallerin her tekrarı, dolanıklıkları giderek katılaştırır. İhlallerin farkına varılması ve Sistemik yasalara yeniden uyumlanmaya başlanması, sistemdeki aynı tema ile ilgili bütün dolanıklıkların çözülmesine ve sevginin yeniden doğal akışa girmesine katkıda bulunur. Sevgi akışının yeniden başlaması, sistemi oluşturan herhangi bir bireyin içinde ihlali fark ederek içinde hürmet uyanması ile mümkündür. Sistemin bütününü oluşturan her birey, bunu kendi zamanlarında, kendi idrak seviyelerinde hisseder.
(Yasalar; aidiyet, hiyerarşi, denge, vicdan başlıkları altında toplanır.)
Bir Aile Dizimi, her zaman bilinçli aklımızla bildiğimiz bazı aile hikayeleri olsa da, tamamını her açıdan bilemeyeceğimiz, sadece aktaranın anlatısı kadar duyabileceğimiz bu türden olayları temsilci algısı ile Alan'a taşır.
Danışanın niyeti ile açılan temsilcilerin algısı ile Alan' a taşınan Dizim; Fenomenolojik olarak bu dolanıklıklara ulaşır ve orada dolanıklıklara neden olan davranış ve duyguların çözünmeye; görüngülerin danışan, temsilci, izleyici ve kolaylaştırıcı açısından idrak edilerek dönüşmeye başlamasıyla saygı içeren sevginin yolu yeniden açılır.
Bu yönüyle klasik analitik yaklaşımlardan farklıdır. Epigenetik Biliminin araştırma konusu olan "Ayna Nöron"ların çalışma prensiplerini daha iyi anladığımızda, aslında dolanıklıkların da, dönüşümün de nasıl gerçekleştiği hakkında bir anlayış geliştirebiliyoruz. (Kitap Önerisi: Epigenetik, Bernhard Kegel)
Kısaca şöyle yorumlayabiliriz: temsilcilerin ayna nöronları ile çemberde bulunan herkesin ayna nöronları, dizimde hiç konuşulmadan birbirlerini algılar ve bütün katılımcılar kendi idraklerini yaşar.
Aynı zamanda zaman zaman beden dilinin yanı sıra sözel ifadelerin de açığa çıkmasına izin verilir. Ve zaman zaman, kolaylaştırıcı da akışı kolaylaştıran bazı "iyileştiren cümleler" ile alanı destekleyebilir.
Bu bakımdan temsilci olmak ya da dizimi izliyor olmak, en az danışan olarak dizim açtırmak kadar kıymetlidir.
Gestalt Yaklaşımına göre, "Bütünü oluşturan her birim, bütünün bilgisini taşır."
Dizimlerde benzer olayların benzer sonuçlara yol açabildiğine çoğu zaman şahit olsak ta; bir ailede dolanıklıklar nedeniyle kimlerin yüklenici olacağını önceden kestiremediğimiz gibi, yaşanan hangi problemin ne gibi bir olaydan sonra ortaya çıktığını da net genel geçer tanımlamalara bağlayamayız. (yani ailede bir erkek eşini aldatıyorsa, torunlardan ya da çocuklardan bilmem kaçıncısında şu problem ortaya çıkar gibi bir formülasyon yapılamaz ve yapılmamalıdır. Her bireyin kendisine özgü koordinatlarda doğduğu ve olduğu, yaşamı biricikliği içinde aldığı ve kendisini ifade ettiği daima hatırlanmalıdır.)
Aynı zamanda, ailenin yeni nesillerinde herhangi bir bireyin kendisi hakkında yaşayacağı herhangi bir idrakle gelen dönüşümle birlikte, aynı ailenin fertlerinin bilinç ve bilinçddışında; nesiller arası dönüşüm hem ileriye hem de geriye doğru farklı boyutlarda gerçekleşmeye başlar.
Buna çok bilinen bir örnek verebiliriz: Mesela bir dizimin ardından, küs olduğu kardeşinin ya da annesinin danışanı araması; açıklayamadığımız fakat sıkça yaşadığımız olaylardan biridir.
Ayrıca Her bireyin dönüşümü kendi idrak seviyesinde ve zamanında gerçekleşir. Bir dizim sırasında kişilerin hayatında anlık büyük idrakler olabileceği gibi, dizim sonrasında yıllara yayılan süreçlendirmeler de gözlemlenmektedir. Kişinin o an idrak edemediği bir durum bazen nazikçe belirtilebilecek olsa da, herkesin apaçık görebildiği ve içselleştirebildiği gözlemlenebiliyor olsa da, grubu oluşturan izleyici ve temsilciler tarafından yorumlanarak zorla kafasına sokulmaya çalışılmaz. Kişinin sinir sistemine, fiziksel ve duygusal sınırlarınna saygılı bir yaklaşımdır.
Aile Dizimi, insanların en en derin yaraları ile temas edebilme cesaretini gösterebildiği şefkatli bir alandır ve çemberi oluşturan herkesin kendisiyle birlikte grubu oluşturan, alanı tutan her bireye hürmeti esastır.
Dizim esnasında uyanan görüngülerin yürekteki yerini koruması, İçselleştirmenin zamana yayılarak yeni görüngülerin açılmasına olanak verecektir. Dizim bittikten sonra hakkında konuşularak yorumlamaya çalışmak yerine sessizliğin korunması bu açıdan da önemlidir.
Sistemik Dizimlerle; İnsanın sosyal çevresiyle ilişkilerinden başka, "Hastalık ve Semptom Dizimleri" ile ya da "Beden Dizimleri" ile kendi bedeniyle ilişkileri de gözlemlenebilir, hastalıklarının veya kaynağı bilinen ya da belirlenemeyen semptomlarının kökenleri, nereden kaynaklandıkları da gözlemlenebildiği gibi, Organizasyon Dizimleri ile bir şirkette yaşanan bazı sorunların kaynağı izlenebilir.
Bütün bu Aile Dizimi'nin alt başlıkları olarak yapılan dizimler, önünde sonunda, kişinin doğum koordinatlarından gelen bilinçli ya da bilinçdışı dünyası hakkında kolaylaştırıcıya ipuçları verir ve buradan sorunun kökenine gidilebilir. Kaynağın izlenmesi, danışanın, temsilcilerin ve izleyenlerin bakış açılarında ve iç dünyalarındaki dönüşümün başlangıcıdır.
Bir dizim esnasında kendisine ait olmayan bir yükü, sırrı, sorumluluğu taşımak zorunda gibi hisseden insan, bu hissin nereden ve nasıl zor yaşantılar sonucu kendi sisteminden geldiğini ve bunu sevgi uğruna taşımaya çalıştığını idrak eder.
Böyle bir idrakle birlikte bu kişide, bir başkasının kendi kaderini taşıyabileceği yüreğe; güce sahip olduğuna derinden bir saygı gelişir.
Dizimlerin sonunda dönüşümü başlatmak üzere aradığımız şey tam da budur:
Saygı içeren Sevgi.
Bir başka deyişle, Hürmetle Sevmek...
Kişi ancak bir başkası adına taşımaya çalıştıklarını artık taşıması gerekmediğini fark edebildiğinde kendi kaderini taşımaya hazır hale gelmeye başlayabilir.
Farkında olmadığı yükleri taşımaya çalışmak nasıl Sayın Bert Hellinger'in tanımladığı "ruhun derin hareketleri"nden biri ise, artık taşımamak da yine aynı şekilde ruhun derin hareketlerinden biridir.
Bu nedenle bu türden bir hareket de aynı biçimde fenomendir ve yüzde yüz rasyonelleştiremeyiz.
Ancak geçmişin geride kalması, bize verilen yaşam hediyesini doyasıya yaşamak, ancak kendi kaderini taşımaya hazır hale gelmeyi mümkün kılar.
Bert Hellinger'in başka sözleri burada akla gelebilir:
"Gerçek sizi özgür kılar."
Ve Aile Dizimi, bir dizimi izlerken "doğru ya da yanlış", "iyi ya da kötü" kavramlarının dışına çıkarak;
"Gerçeğini Arayan ve Gerçeği Görmeye Hazır Olan" herhangi bir insan için bulunmaz bir kılavuzdur.
Gerçekleriyle yaşamaya hazır biri, gerçekten sevip sevmediğini, nerede ve kimlerle yaşamak isteyip istemediğini bilir, kar zarar hesabı yapabilir, kendi seçimlerinin sorumluluklarını alabilir.
Sonuç olarak Aile Dizimi, algılamaları, beden duyumları, kendisini fiziksel ve duygusal olarak ifade ediş biçimleri ile insanı hayatı doyum içinde yaşamaktan alıkoyan, ilerlemesine, sevgisini neşe içinde, dolu dolu ifade etmesine ket vuran bazı konuları farkındalık alanına getirerek daha bilinçli ve neşeli bir varoluş haline geçmesine yardımcı olmak üzere bireysel ve grup destekli yürütülen bir psikoterapi yöntemidir.
Meditasyon yaparak da elde edebileceğimiz içgörülerden oluşan
“farkındalık”, tek başına hiçbir şeydir. Meditasyonlarla çok iyi bildiğimiz dış gözlem işini; iç gözlem için nasıl kullanabileceğimizi öğreniriz.
Yani meditasyon aslında yaşamımızı dönüştürmemize yarayacak olan; "bakış açımızı dönüştürmeye açık hale gelebilmemiz için" dikkatimizi dışarıdan içeriye aktarmayı öğrendiğimiz bir araçtır.
Gerçekten dönüştürücü gücü olan ise farkına vardığımız içgörülerle ne yapıyor olduğumuzdur. Bunun için idrak etmeye ihtiyaç duyarız.
İdrak; zihnin ötesine geçmiş, yürekten fark edilerek içselleştirilmiş; kişiyi tarafsızlaştırmış, yargılarını yıkmış, herkesi ve kendisini "sıradanlaştırarak rahatlatan" kabul içeren, saygılı bir farkındalıktır. Gerçekten sevmenin yolu ancak böyle açılabilir.
İçgörülerimizi idrake götürmede bizi destekleyen yollara ve bu yollardan daha önce geçerek eğitimlerini tamamlamış rehberlere ihtiyaç duyarız. Danışana zaman zaman iyileştiren cümleler önerse de, aslında ne yapacağını söylemek yerine, danışanın temsilcilerle birlikte dizim esnasında kendiliğinden gelen bir anlayışa gelmesine izin veren bir rehbere...
Bir Aile Dizimi Kolaylaştırıcısı ancak, Canlı, yoğun ve derinlemesine yapılan Aile Dizimi Eğitimlerinden bizzat geçerek; danışanI aynı yollardan geçerken O'na eşlik edebilecek kabiliyete erişebilir. Bu nedenle aslında kendisine rehber ya da danışman değil, KOLAYLAŞTIRICI denilir. Çünkü aslında yolu yürüyen ve dönüşümü gerçekleştiren Danışanın kendisidir. Kolaylaştırıcı, tecrübeleriyle yolu yürümeyi kolaylaştırmak üzere destekleyici olarak oradadır.
Sırlar, tutulmamış yaslar, kısır döngüler, ruhsal ve fiziksel hastalık semptomları, ilişkiler, iş, para ya da bereketle ilgili rutinlerin tekrarı gibi konularda kişinin farkında olarak ya da olmayarak tekrar tekrar içine düştüğü durumları ve kendisini istediği gibi dolu dolu yaşamaktan alıkoyan konulara ilişkin yargılarını fark etmeyi, kişinin kendi gerçekliğinden kopmasına neden olan dolanıklıkları görmesini sağlayarak bunların yarattığı karışıklıkların içinden çıkmasını sağlayan bir alan çalışmasıdır.
Kişinin içindekii gerçekliğe ulaşabilmesinin tek yolu, bu dolanıklıkların ve yarattığı kafa karışıklıklarının içinden çıkabilmesidir. Çünkü ancak böylelikle düşünceleri ve görüşü netleşir, seçimlerini özgür iradesini kullanarak yapabilir.
İnsan ancak özgür iradesini kullanarak kendisini ve yaşam amacını gerçekleştirebilir.
Bahsi geçen kafa karışıklıklarını yaratan dolanıklıklar, aile ve toplum sistemleri içerisinde aidiyet, hiyerarşi (düzen), denge ve vicdan konularıyla yakından ilgilidir. Bu konulara hakim bir kolaylaştırıcı ile çalışıyor olmak da bu nedenle oldukça önemli.
BİR AİLE DİZİMİ NASIL GERÇEKLEŞİR?
Aile Dizimi Pratikleri, Grup Atölyeleri ve Bireysel Seanslar şeklinde gerçekleştirilirken,
Kolektif Alan, Vicdan, Hiyerarşi, Ebeveyn İlişkileri, Bağlanma, Psikoseksüel Gelişim Dönemlerindeki geçişler ya da takılmalar, Kişilik İnşası ve Gelişimi, Dinamik Psikoterapi Yaklaşımları gibi birçok içerikle birlikte uygulanan/uygulanması çok iyi sonuçlar verebilen ve esası aslında Aile Travmalarına dayanan Bilinçdışı Kolektif Alan çalışmalarıdır.
İnsanı bütün bu doğum koordinatları (yer, zaman, kültür, aile, sosyal çevre, yetişme koşulları vs) ve şartları (vicdan, bağlanma, gelişim, ebeveyn ilişkileri ve gelişim dönemleri vs) içerisindeki biricikliği üzerinden ele alır.
Grubu oluşturan kişilerin arasından Aile Dizimi gerçekleştirilecek olan kişinin seçeceği temsilcileri alana yerleştirmesiyle çalışma başlar...
AİLE DİZİMİ KOLAYLAŞTIRICISININ ÖZELLİKLERİ
Aile Dizimi Kolaylaştırıcısı olarak anılan danışman, Aile ve Sistemlerin içinde işleyen görünmez yasaların farkındadır, temsilcilerin beden dilleri ile anlattıklarını görebilir, aynı zamanda eğitimlerde ve temsillerde elde ettiği iç görü yetisini kullanabilir.
Bu nedenle eğer bir tavsiye verilecekse; Aile Dizimi internet üzerinden verilen sadece bilgi içerikli yüzeysel veri ve bilgilerle öğrenilemez. Bir kolaylaştırıcının hem kendi sisteminde, bedeninde ve bilinç katmanlarında derinleşmesi için eğitimlerde yüz yüze bulunması, hem de temsilcilik deneyimini arttırarak kendisinden farklı konuları olan kişilerle de çalışabilmek üzere katman katman gelişen bir derinlikle kolaylaştırıcılık yapan kişilerle çalışmak tavsiye edilebilir.
Aile Dizimi sadece veri ve bilgi içerikleriyle öğrenilemez; bir miktar deneyim gereklidir. Evet, kalbinize kulak vererek, içinizin sizi yönlendirdiği kolaylaştırıcıyı seçerken dikkat etmek önemlidir. Anlaşılmadığınızı, dinlenmediğinizi. yada duyulmadığınızı hissettiğiniz bir alanın öğretisinden de faydalanabileceğiniz gibi; daha iyi duyulduğunuz, empatik yaklaşıldığını hissettiğiniz, yüreğinizi biraz daha sevgiye açan bir ortamda bulunmayı da seçebilirsiniz. Her ikisinin de öğretileri ve getirileri olacağı muhakkaktır. Fakat elbette sizinle bağ kuramayan, empatik yaklaşamayan ve ne dediğinizi duyamayan bir terapistle çalışmayı sürdürmekte ısrarlıysanız, bu konu üzerinde de bir düşünmeniz ya da bir çalışma almanız iyi olabilir.
Bir kolaylaştırıcının Aile Dizimi Çemberinde bulunan bütün katılımcılarla bağ kurabilmesi, danışan ile kendisini ayrıştırabilmesi ve aynı zamanda onunla empati yapabilmesi için kendi sisteminde, bedeninde ve bilinç katmanlarında derinleştiği kadar, temsilcilik deneyimini zenginleştirmesi, kendisininkilerden farklı konularda da derinleşerek anlayış ve şefkat geliştirmesi önemli bir konu olarak düşünülse de, meditatif alanda deneyimle öğretilen eğitimlerini tamamlamış bir kolaylaştırıcı ile çalışmak, danışanı güvende hissettirecektir.
Güven duygusu, danışanın kolaylaştırıcı ile uyum içinde çalışmasını büyüten, genişleten en önemli unsurdur.
Bununla birlikte, bir sonraki konumuz olan Trauma Healing: Travmanın İyileşmesi, Travma Şifası ya da Travmadan İyileşmek olarak Türkçe'mize tercüme edebileceğimiz "Somatik" yani "beden odaklı" travma sağaltımını (healing, kelime anlamıyla şifa, iyileşme demektir. Fakat çalışmanın esası bedende şarj olmuş enerjinin deşarjı; yani sağaltımı üzerine kurulu olduğu için bu kelimeyi kullanmayı tercih ediyorum.) Aile Dizimleri esnasında ihtiyaç durumunda uygulayabiliyor olması büyük bir avantaj sağlar. Çünkü; Aile Dizimi de esasında Ailede yaşanmış travmaları henüz bedeninde süreçlendirerek sağaltamamış kişilerin bu izleri aktarımı ile sonraki nesile aktarması nedeniyle kuşaktan kuşağa aktarılan "Aile Travmaları" üzerine bir çalışmadır.
Travmanın etkileriyle yüklü bir danışanla her an çalışma ihtimali olabileceği gibi, kendi yaşantısında deneyimlediği bir travmayla gelen bir danışanla da çalışmak gereği her zaman doğabilir. Bir dizim esnasında aktive olmuş bir danışanın bu aktivasyonu süreçlendirerek sağaltabilmesi için desteklenmeden Aile Dizimi alması da mümkün görünmeyebilir.
Önemle eklemek istediğim tamamen kendi görüşüm olan bir husus ise, Aile Dizimi'nde bütün kolaylaştırıcıların yaptığı iş, aslında danışanın iç dünyasında danışan, izleyenler ve temsilciler yepyeni bir yolculuğa çıktıklarında, onlara sesiyle, bedeniyle, tavrı ve şefkatiyle orada bir "ÇAPA" olmaktan başka hiçbir şey değildir. Kolaylaştırıcının orada olma nedeni, Aile Diziminin öngördüğü, "kişilerin yalnızca kendi kaderini taşıma kapasitesine evet diyerek, başkalarının kaderini üstlenmeden yaşam yolculuğunu sürdürmesi" için destek vermekse; daha önce yapmış olduğu dizimlerde gördükleri, bir kitapta okudukları bilgiden ibarettir. Her danışan yepyeni bir hayat, yepyeni bir yürek, yaşamına yepyeni bir yön verebilme çabasında bir insandır. Bu nedenle etik değerleri olan, kişisel yolculuğunda deneyimi olan ve yürek açıklığı ile orada olmaya hazır her kolaylaştırıcıyla gönül rahatlığı ile çalışılabilir.
KİTAP ÖNERİSİ:
Sevginin Kökleri Svagito Liebermeister Anlatımının bütün duruluğu ile bir başucu kitabı, Aile Dizimini anlamaya, öğrenmeye çalıştığım ilk zamanlarda en anlaşılır ve sade bulduğum kaynak kitap olduğu gibi, Aile Dizimine gönül vermemi, öğrenmek ve uygulayıcısı olmayı istememi, en nihayetinde kitabın yazarı Sevgili Ustam Svagito Liebermeister'ın talebesi olmamı, yıllarca asistan ekiplerinde eğitimlerimi tekrarlayarak derinleşmemi ve kalbimin hayal etmediğim kadar genişlemesini, danışanım kim olursa ve ne yaşıyor olursa olsun ona eşlik edebilmemi sağlayan ilk adımdı. Bütün saygım ve sevgimle..
TRAVMA ESNASINDA HAREKETE GEÇMİŞ FAKAT İZİN VERİLEMEMİŞ BEDENSEL VE DUYGUSAL yanıtlar bedenimizde; SİNİR SİSTEMİmizde ve BEYİNde kayıtlıdır.
Travma Sağaltımı; verilememiş o tepkilerin İFADE EDİLEREK hareketlerin TAMAMLANMASINA yönelik somatik bir çalışmadır.
Kişinin Beyin ve Sinir Sisteminde oluşan aksamaların yeniden düzenlenmesine yönelik bu çalışmayla, Beden Duyum/Algıları ile Duygusal/Düşünsel Entegrasyon sağlanır.
Kişinin beyin ve sinir sistemi ile çalışılarak gerçekleştirilen bu Travma etkilerinin sağaltımı; artık kişinin duygu ve düşüncelerinde yeniden netleşmesi, seçimlerini başkalarına sormadan kendisinin yapabilme kabiliyetini yeniden kazanması anlamına gelir.
Çünkü artık beden ve bilinç, verilememiş bu tepkilerin bastırılması ve saklanması için harcadığı yaşam enerjisini sadece yaşamın o an getirdikleri için kullanabilir ve başkalarına sorma gereği duymadan seçimlerini yapabilir.
BEDENİMDE MEVCUT MUYUM?
Beden Duyum, Algı ve Duygulanım Düzenlemesine Yönelik Bir Deneyim;
TRAVMA SAĞALTIMI (Trauma Healing)
İle Öz Düzenlemenin ve Duygu Durum Düzenlemesini yeniden kazanımı
Yaşamda (an’da) mevcudiyet ne demek? Yaşamda, içinde bulunduğumuz an ne olup bittiğini net algılamak. Algılamadaki netlik, düşüncelerimizin berraklaşmasını ve ne hissettiğimizin farkında olmamızı sağlar. Hem bedensel, hem ruhsal olarak ne hissettiğimizi biliriz. Böylece uygun tepkiler kendiliğinden gelişir.
Duygularımızı o an tanımlayamıyorsak, bedenimizdeki duyumsamalarımız,ın farkında olabiliriz. Bu da bedende mevcut olmak demek.
Bedende Mevcut olmak, sadece bedenlerimizle bağ kurarak mümkün olabiliyor.
Yalnızca Aile Dizimi ile farkına vardığımız dolanıklıklar nedeniyle değil, kendi hayatımızda yaşamış olduğumuz travmatik olaylar sonucunda da eksiklik, hissizlik, donukluk ya da aşırı hareketlilik halleri yaşarız. Yani bedenle bağlantımız kopmuştur.
Bedenle bağlantının kopması, sinir sisteminin düzensiz çalışması anlamına gelir ve, bazı durumlar karşısında olması gerekenin çok üzerinde öfke, üzüntü, acı duymak, terk edilmiş ya da yalnız hissetmek gibi tepkiler vermek demek. Bazen bunu fark ederiz ve “keşke öylece durup bakmasaydım” ya da “ bu kadar büyük tepki vermeseydim” diye düşündüğümüz olmuştur. Bazende farkında olamadığımız bu halimizi “abartıyorsun” şeklinde bize ifade etmeye çalışanlar olmuştur..
Fakat ne olursa olsun “yaşamda kalmak” için bedenlerimzin ve sinir sistemlerimizin geliştirdiği bu doğal süreçlere çoğunlukla “bilinçli” bir müdahalede bulunamayız. Ve aslında doğal bir süreçtir.
Bedenlerimiz, daha önce yaşadığı olaylara vermesi gereken normal reaksiyonlar olan savaş-kaç tepkilerini veremediğinde, bu tepkileri verebilmesi için harekete geçen bütün sistemlerin ürettiği enerji, kullanılması gereken şekilde aktarılıp deşarj edilemez. Çünkü belki de o an karşımızdakine saldırmak ve parçalamak isterken bu hareketi tutarız. Ya da kaçmak isterken kaçabileceğimiz bir ortam bulamayız ve bedenlerimizin bu tepkileri vermek isteyen bütün sistemlerine “dur” komutu gelmiştir. Bu komutla kendiliğinden gelişen, donma ya da bayılma ile birlikte, aslında verilmek istenen tepkiyi harekete geçirecek olan yüksek bir enerji de tutulmuş olur. Bu aslında bedenin yaşam enerjisinin büyük bir kısmıdır ve yine bedenin geride kalan yaşam enerjisinin bir bölümüyle de bastırılmaya devam eder.
Tutulmuş olan tepkinin enerjisi yeniden herhangi bir uyaranla aktive olmak üzere hazır beklerKen, onu tutan, bastıran da büyük bir miktar enerji de onu tutmak için harcanmaktadır.
Günlük yaşamda çok fazla bir şey yapmadığı halde kronik yorgunluk yaşamanın nedeni, bu savunma mekanizmalarının bastırma ve tutma için harcadığı enerjilerin miktarının yıllar içinde artmış olmasıdır.
Ayrıca, bazı durum ve olaylara olması gerekenden fazla tepkiler göstermemizin nedeni de bazen bu geride tutup bastırdığımız tepkilerin bir tetikleyenle birlikte harekete geçmesidir.. ( Ani ve büyük gelen olaylar olurken, farkında olmadığımız tat, koku, doku, ses, görüntü gibi uyaranlardan biri ya da birkaçı, benzer olaylarla yeniden karşılaşma olasılığında algılanmak ve anlık tepki verebilmek üzere limbik sistem tarafından hafızalanmıştır..)
Bu, bedeni tehlikelere karşı tetikte olmayı ve yaşamda kalmayı sağlayan bir strateji olmasına rağmen, bazen kendiliğinden devreye giren ve istenmeyen tepkilere de neden olabilen bir mekanizmadır.
Şöyle ki; bazen günlük yaşamın normal seyrinde çoğu zaman, limbik sistem bu türden anılarla kaydettiği herhangi bir tetikleyiciyi fark ettiği anda prefrontal korteksimizle amigdalamız arasında net bir bağlantı kurulamaz ve benzer bir olay yaşanmadığı halde, daha önceki tehditkar olaya dair kaydetmiş olduğu tetikleyici uyaranı algılayan amigdala tehdit olduğunu varsayar. Prefrontal korteks ise bu tehdit algısının önünü tam olarak kesmeye çalışsa da, amigdalanın uyarılma seviyesinde ses yükseltme, saldırganlaşma ya da bulunduğu yerden kaçıp gitme, kaçamıyorsa donma yada çökme tepkisini tam olarak durduramayabilir.
İşte bu türden aktivasyonlarla harekete geçmesi muhtemel "şarj olmuş enerji" diye adlandırdığımız "travma anında tamamlanamamış hareketler, verilememiş tepkiler"in güvenli alanda bir Trauma Healing Uygulayıcısı eşliğinde sinir sistemimizden, dolayısıyla bedenimizden sağaltmamız mümkün.
Trauma Healing: Travma Şifası (Travma İyileşmesi) ile bedensel ve duygusal tamamlanma "titrasyon" esasıyla mümkün...
“Successful therapy completes something of the past, psychologically and physically. It restores a person’s capacity to be more in the present and available to move forward in life. Having processed and integrated a painful history effectively, a person develops strength that he would not otherwise possess. Now a true ‘yes’ to life is possible.” Svagito
”Başarılı terapi, geçmişte bir şeyi tamamlar; fiziksel ve ruhsal. Kişinin kapasitesini, daha mevcut ve yaşamda ileri harekete açık hale gelmeye açar. Acılı bir geçmişi etkili bir şekilde işleyip bütünleştiren (tamamlayan) bir kişi, başka türlü sahip olamayacağı bir güç geliştirir. Artık hayata gerçek bir “evet” mümkündür. "
Svagito
Daha önce de Aile Dizimi ve Trauma Healing bölümünde belirtmiş olduğum gibi;
Trauma Healing, "Somatik"; yani "Bedensel" bir "Sağaltım" yani aşırı şarj olmuş ve her an bir tetikleyici ile aktive olmaya hazır bekleyen ve donarak bedensel harekete (savaş/kaç) dönüşememiş enerjinin güvenli bir alanda ve güvenilir bir terapistle birlikte, uygun ölçülerde ve kademeli olarak deşarj edilmesi Uygulamasıdır. Böylelikle bedenin ihtiyacı olan sağaltımın zaman içerisinde "titrasyon" mantığı ile, güvenli bir ortamda gerçekleştirilir. (Titrasyon, kimyada kullanılan bir terimdir. Esasen bir pastanın tamamını yemeye çalışmakla, dilim dilim, lokma lokma sindirerek yemenin arasındaki farkı düşünmek, bu yöntemin bedene sağladığı kolaylığı anlatmak için yeterli olacaktır.)
Zihinsel - duygusal ; psikolojik ve psikiyatrik herhangi bir desteğin yanı sıra; bedenin muhakkak desteklenmesi gerekliliğini esas alan bir uygulamadır. Kişinin müsaitliği ve bedenin kapasitesine saygı duyulmalıdır. Sinir sisteminin henüz hazır olduğu anda ve ölçüde uygulandığında çok iyi sonuçlar verir.
Bunun yanı sıra, Kişinin mizacına ve rahatsızlığına uygun olarak yapabileceği her türlü bedensel egzersiz, kendine yardım metodu, özellikle omurga ve eklemler üzerinde çalışan beden terapileri ve yine özellikle bir terapist desteği ile gerçekleştirilecek olan beden odaklı sağaltımlar oldukça faydalı ve destekleyici ilave uygulamalar olarak önerilir.
Beden, zorlu deneyimler sırasında önlem olarak veremediği tepkileri vermek, tuttuğu hareketleri tamamlamak eğilimindedir. Bunu yapamadığı durumlarda ise bazen tetikleyici bir uyaran olmasa bile bazen termostatı bozulmuş bir cihaz gibi sempatik ve parasempatik sinir sistemleri arasında düzensiz geçişler sürüp gidecek, bu da kişinin duygusal olarak doğal tepkilerini yerinde ve zamanında veremez hale gelmek; bedensel ihtiyaçlarını doğru algılayamamak ve dolayısıyla bu ihtiyaçları karşılayamamak anlamına gelir.
Duygu durum düzenlemede güçlükler varsa yine bedenle çalışmak destekleyici olabilir.
Bedenle çalışmanın bir başka yönü daha var ki o da; “bazen o zor yaşantıların anıları tamamen hatırlanmasa da; bedenin desteklenerek ihtiyaç duyduğu tepkilere izin verilip baskılanarak geride tutulmuş hareketler tamamlanırken sinir sisteminin senkronize bir şekilde duygusal sağaltımın da genellikle senkronize gerçekleşmesine olanak sağlamasıdır...”
Böylelikle, usta eğitmenim Svagito'nun söz etmiş olduğu "başarılı terapi", "Trauma Healing" ile de gerçekleştirilebilir: “Geçmişte tamamlanamamış bir şeyin tamamlanmasına” olanak sağlanmış olur.
Kişi fizyolojik ve duygusal olarak geçmişte gerçekleştirmekte zorlandığı bir şeyi tamamlamış olur.
Geçmişe dair tamamlanmış her şey, kişinin kendisini yine fiziksel ve ruhsal anlamda daha tam ve bütün hissetmesine olanak sağlar.
Geçmişe ait acılı süreci, etkili bir şekilde işlemiş ve tamamlamış olan sinir sistemi, başka türlü geliştiremeyeceği bir esneklik ve dayanıklılık kazanmış olur.
Ve böylece;
*Bir insanın hayata gerçek anlamda hayata "evet" diyebilmesi, ancak gerektiği kadar esnek ve yeteri kadar dayanıklı bir sinir sistemi ile mümkündür.*
Svagito Liebermeister’ın yeni kitabı
"Yaşam Durduğunda -
Travma, Bağlanma ve Aile Dizimi
bütün bu anlattıklarıma çok daha detaylı ışık tutacaktır.
Bedenin psikoloji ve duygularla ilgili hafızalama kapasitesinin ve bedenle çalışmanın önemini daha iyi fark edebileceğiniz kitaplardan bazıları:
Beden Asla Yalan Söylemez
- Allice Miller
Beden Kayıt Tutar
- Bassel A. Van Der Kolk
Vücudunuz Hayır Diyorsa
- Gabor Mate
Bu kitaplar, sadece bedenle çalışmanın önemini hakkında daha iyi bir farkındalık geliştirebilmek amaçlı okunmasını tavsiye ettiğim kitaplar. Bunun dışında kitapların içerisinde tamamen katıldığım ya da katılmadığım bazı hususlar olduğu muhakkaktır. Siz de deneyimlerinizle kendi sentezleriniz şekillenecektir.
Danışman olarak, anlatılarda danışana bütün genetik miras ve çevresel koşullanmalar içerisinde biricikliği üzerinden saygı ve şefkatle yaklaşmanın esas alındığı bütün çalışma içeriklerini benimsediğimi belirtebilirim.
DİĞER KİTAP ÖNERİLERİ:
Gen Bencildir
Richard Dawkins
Gen Bencildir ve Evolutionary Psychology, burada anlattıklarım hakkında zihin açıcı detaylar içermektedir.
Bu Kitap önerim İngilizce olacak ve ne yazık ki şu ana kadar Türkçe çevirisi yapılmamış.
Evolutionary Psychology -
David M. Buss
Aile Dizimine dair Sevginin Kökleri haricinde önerebileceğim kitap,
Seninle Başlamadı -
Mark Wollynn
Bunun dışında Ailelerimizden gelen iletişimsel aktarımlarla geliştirdiğimiz en esaslı ilişki kurma biçimlerimiz; "bağlanma" konusunu daha iyi anlayabilmek isteyenler için;
Bağlanma -
John Bowlby
Travmayı özellikle çocuklar açısından anlamak, (ebeveynler için de önemli bir kılavuz sayılabileceğini okurken göreceksiniz);
Somatik Deneyimleme Oyun Terapisi eğitmeni Meggie Kline ve
Somatik Deneyimlemenin yaratıcısı Peter A. Levine’ in birlikte yazdıkları
“Bir Çocuğun Gözünden Travma”
adlı kitapla çok mümkün😉
Bütün bu yapılan çalışmaların, yazılan kitapların tek çıkış noktası var ki o da değişmeyen tek şeyin "geçmiş" olduğu.
Değiştirebileceğimiz tek şey, geçmişte olan bitene bakış açımızı dönüştürerek kabule geçmek, ebeveynlerimizin, büyükanne ve büyük babalarımızın, hatta atalarımızın sevgisi, tecrübeleri ve güveniyle bize aktardığı yaşamı; yargılardan arındırarak, sadeleşip sıradanlaşarak yaşamaya başlayarak, bizden sonraki nesillerin ataları olarak evlatlarımıza yaşamlarımızla ilham verebilmek gibidir...
Yani değiştirebileceğimiz tek şey, şu anımız ve şu anlarıımızın yarattığı gelecek nesiller... Şu An'ımızın değişimi yaşamı olduğu gibi alabilmek demekse, yaşamı olduğu gibi alabilen bir genomumuzun şekillenmesi ile tıpkı bitkilerde olduğu gibi yepyeni gen ifadelerinin en az 4 yeni nesile aktarımı anlamına gelmekte. Aile Dizimlerinin ilk zamanlar muhakkak en az 4 nesil öncesine gidilerek olmalı diye düşünmeden edemiyorum.
Nesiller boyu aktarımlarla kaşımız, gözümüz, ten rengimiz, bazen de huyumuz suyumuz gibi soya çekim özelliklerimiz, merhametimiz, bağlılığımız, sevgimiz, saygımız, çalışkanlığımız gibi, bir ya da birkaç nesil öncesi yaşanmış travmalardan da bize ait olmayan, tutulamamış yaslar, sırlanıp üzeri örtülerek yaşamın devamlılığı adına bir daha anılmamış olay ve kişiler, kayıplar, dışlanmış insanlar, göçlerle terk edilmiş memleket özlemleri, yitirilmiş memleket toprakları, mal, mülk, komşu ve sırdaşlar, failler ve kurbanlar gibi birçok yarım yamalak hissedilebilmiş, bedensel ya da sözel olarak ifade bulamamış olayların bütün kalıntı ve tamamlanamamış hareketleri de miras alırız. İşte tam da bu nedenle aslında Aile Dizimi de, Ailelerimiz adına taşıdığımız travma kalıntılarının üzerine bir Travma Sağaltımıdır.
Tek başına travma sağaltımı kişinin bedenini ve sinir sistemini esas alır. Aile Dizimi ise, Aileyi bir bütün olarak görür ve ailenin sinir sisteminde hangi bireyde o travmanın semptomları hayata geçiyorsa, onun üzerinden Aile Dizimi temsilleriyle sağaltım gerçekleşir.
Böylelikle kişinin bedeninden travmanın fazladan şarj olmuş, aktive olmaya her an hazır bekleyen enerjinin beden duyumlarına, hareketlerine ve kişinin duygusal hareketlerine izin vermesiyle akıp gitmesi gibi, Aile Sisteminden akıp gitmesi izlenir.
Fakat her Aile Diziminin sonunda danışan bütünüyle rahatlamayabilir. Danışanın zihinsel doluluğu, kendisi hakkında farkındalık seviyesi ve suçlama yerine sorumluluk almaya gönüllü oluşuyla, dizimin akışında ve sonunda yaşayacağı sağaltım ve idrak seviyesi yakından alakalıdır.
Tam da bu nedenle, Aile Dizimi ile yapılan çalışmalar danışanlara bir çerçeve sunmaz. Çünkü Bilişsel Davranışçı Terapiler gibi Zihin Odaklı, Davranışları ödevlerle değiştirmeye yönelik değildir.
Daha içsel, yukarıda saydığımız nedenlerle birlikte; ebeveynlerle gelişim dönemlerinde yaşanmış çocukluk travmaları dahil, aileden aktarımlarla taşınan travma etkileri ile ilgili derinlikli ve geniş alanda çalışılan bir yoldur.
Travma Sağaltımı yöntemi, Aile Dizimine entegre bir şekilde kullanılabildiği gibi, Aile Dizimi öncesinde de zaman zaman uygulanabilmektedir. Böylece kişi bir dizimde yaşadığı temsilcilik, izlerken yaptığı gözlemlerden yaşadığı farkındalık çok daha berrak olacaktır.
Sevgili Usta Öğreticim Svagito'nun ileri eğitime "Trauma Healing" modülünü eklemiş olması bu nedenle son derece anlaşılır olacaktır.
Bu da son zamanlarda sosyal medya hesapları ve whatsapptan dm yoluyla sıkça sorulan
"kimden seans almalı?"
sorusunun yanıtını beraberinde getiriyor; Aile Dizimi ile ilgili bölümde biraz değindiğimiz konuya devam edelim;
Aile Dizimi ve Travma Sağaltımı (bedendeki travma izleri, tamamlanmamış hareketleri ve duyguları açığa çıkartarak deneyimlemeye izin veren uygulamalar) eğitimlerini tamamlamış, asistan ya da Helper olarak en az birkaç yıl eğitimlerde hiç destek görmeden, kendisini destekleyerek alan tutmayı ve aynı zamanda günlük görevlerini yerine getirmeyi deneyimlemiş, kendi yaşam deneyimini ve kişisel derinleşme sürecini seans ve dizim alarak ta desteklemiş olan deneyimli, bu alanı meditatif olarak takip eden, Danışmanlığın Zen Yolu ya da İnsanlarla Çalışmak gibi; Aile Dizimi Kolaylaştırıcılığı haricinde; insanlarla çalışmaya, bireysel seans vermeye yönelik eğitimlerden en az bir ya da birkaçından geçmiş olan herhangi bir kolaylaştırıcı, uygulayıcı ya da danışmanla ilerlemenizi tavsiye edebilirim.
Çünkü kendi yolculuğunda önemli ölçüde derinleşememiş bir danışman ya da kolaylaştırıcı, danışanı ile kendisinde eşleşen bir deneyime girdiğinde, özellikle travma gibi hassas bir alanda çalışırken deneyimsizlik nedeniyle zaman zaman ne yapacağını bilemez bir hale girme riski taşır.
AİLE DİZİMİ VE TRAVMA SAĞALTIMI BUGÜNE VE GELECEĞİMİZİN YARATIMINA NASIL KATKIDA BULUNUR?
Bu çalışmaların getirdiği bedensel ve duygusal rahatlamalar, zihinsel algılamalarımızın berraklaşmasını desteklerken, değişen algılamalarımızla birlikte anlama ve anlamlandırmalarımız da dönüşmeye başlar.
Bu da bilinçdışı alan dediğimiz yerde, geçmişe dair anıların fotograflarına yeniden bakarken girdiğimiz duygulanımlarımızın da dönüşmüş olduğunu fark ederiz.
Bilinçdışı alandan hayatımıza bugüne kadar yön veren bütün bu algılama ve duygulanımlar dönüştükçe, yaşamımızın yönü de, yürek açıklığıyla kendimize, kaderimize, atalarımıza, yaşamın bütününe bakışımızla birlikte değişip dönüşmeye başlar.
Böylelikle geçmişten bugüne gerçekleşen yaratım modelleri, şu andan itibaren (bir dizim ya da travma sağaltımının ardından) yeni yaratımların kendi gerçeğimize, yaşam amacımıza daha uygun yeni yaratım modellerine dönüşür.
Yaşamımızın sorumluluğunu aldıkça, gerçeklerimizle uzlaştıkça, yeni yaratımlarımız başkalarının (ataların, ebeveynlerin, kültürün, sosyal taleplerin vs) taleplerinin dışına çıkarak, kendi gerçeğimize daha uygun yaratımlar olarak ortaya çıkmaya başlar.
Bu türden yeni yaratımlar ortaya çıktıkça, bunların yarattıkları yeni resimler, artık yeni mazimizin resimlerini oluşturmaya başladığı gibi, uzak geçmişteki resimlere de yeniden baktığımızda, yepyeni görüngülerle karşılaşır, yepyeni duygulanımlarla yeniden bedenleniriz.
(Bir insanın bütün hücrelerinin tepeden tırnağa değiştiği, bilimsel bir gerçek.)
Ve aslında yaşamımızın yeniden yaratımı ile birlikte, bedenlerimizde de yeniden yaratım başlamış olur.
Bu da, hücresel boyutta değişime uğradığımız, genetik seviyede de yeni nesillere artık yeni aktarımlarda bulunma şansımız olabileceği anlamını taşır.
EPİGENETİK BİLİMİ HAKKINDA KISACA:
Biyolojik olarak DNA sarmallarında gerçekleşen değişikliklerden kaynaklanmayan fakat yine de "ırsi" olarak adlandırdığımız, kuşak aşan gen ifadelerindeki değişiklikleri inceleyen bilim dalı, Epigenetik Bilimidir. Yani; DNA sarmallarımızdaki dizilimlerde kayıtlı bulunmadan hücre seviyesinde kalıtım gösteren özellikleri araştıran bilim dalıdır. Böylelikle, evrimsel açıdan bütün canlılar için hücresel düzeyde organizmayı hayatta tutan, tehlikelerden koruyan, varlıklarını tür özellikleri ve nesil devamlılığı açısından sürdürmelerini sağlayan bilgilerin kalıtım yoluyla nesiller arası aktarımı gözlemlenebiliyor.
Aile Dizimi çalışmalarının en başlarda (Zulu Kabileleri ile geçirilmiş bir zaman diliminde alınan bilgi ve yapılan gözlemler, telolojik bilgiler ve bazı psikoloji bilgilerine dayanarak) öne sürülen çalışma prensipleri, sonraları Epigenetik Biliminin desteği ile çok daha kabul görür ve görünür hale gelmiştir.
Yaşamın devamlılığını sağlayan stratejilerin aktarımları gerçekleşirken, aynı zamanda bu stratejilerin görünür olmalarını sağlamış olan travmaların izlerinin de nesiller arası aktarımı oldukça mantıklıdır. Fakat hangi organizmanın hangi stratejiyi hangi dizim aralıklarında; taşıdıklarını ve aile sisteminde bıraktığı izleri ancak ya kendilerini "Truman Show" daki gibi izleyerek ya da temsilci algısı aracılığı ile bir Aile Dizimi Atölyesi ile izlerini sürebiliriz. Fakat Aile Dizimi'nin farkı, gerçek yaşamda çeşitli sosyolojik olgular nedeni ile açığa çıkmayan dinamiklerin Dizim esnasında izlenebiliyor olmasıdır. Bu açıdan gerçek yaşamda bilgisini alamadığımız bazı travmaların izini sürmemiz de mümkün olabilmekte.
Yapılan bir çalışmada, strese maruz kalan bitkilerin gen ifadelerini değiştirerek ortamdaki değişimlere adapte oldukları fark edilmiş, bu yeni bilgiyi taşıyan bitkilerin stres ortamından uzaklaştırıldıktan sonra bile dört nesil boyunca bu adaptasyonu korudukları gözlemlenmiştir. Yani sadece insanların değil, bitkilerin dahi yaşamda kalma stratejileri açısından geliştirilmiş ve türün devamlılığını sağlayabilmek açısından nesiller arası aktarılan birer travma hafızası mevcut. İnsanlardaki aktarım araştırmalarından bir örnek ise, 11 eylül sonrası New York Mount Sinai Tıp Okulu Psikoloğu Rachel Yehuda'nın Dünya Ticaret Merkezi içinde ya da yakınında bulunmuş olan hamile bir grup kadın üzerindeki incelemeleridir. Dr. Seckl ile birlikte üretilmiş olan inceleme sonuçları, stres etkilerinin nesiller arası aktarımlarına işaret ediyor. Hayvanlar hakkında verebileceğimiz örnek te, Wahshington Üniversitesi'nde mantar öldürücü ya da böcek ilaçlarına maruz kalmış olan farelerde en az dört nesil boyu sürdürülen biyolojik değişikliklerin gözlemlenmesi olabilir.
90'lı yıllarda ortaya çıkan Aile Dizimi Kuramının bilimsel araştırmalara dayandırılması 2000'li yılları bulmuş olsa da, Aile Dizimi Kuramının öne sürmüş olduğu ilke ve yasaların pratikte hiçbir değişime uğramamış olması, henüz bilimsel gerçeklere dayandırılamamış olsa da fenomenolojik olarak deneyimlenen pratiklerin insan hayatında neden bu denli yer buluyor olduğu hakkında bir anlayışı beraberinde getiriyor gibi görünmektedir...
SON SÖZ:
Family Constellation: Aile Takımyıldızı olarak tam anlamıyla Türkçeleştirilmiş olur. Ve aslında kanımca Aile Dizimi kelimelerinin anlatamadığı bir içeriğe sahiptir.
Bir takımyıldız, kendi başına diğer galaksi oluşumları ve yıldızların arasında dağınık bir düzende kendi konumundadır.
Fakat bu rastgele duruşun kendi içinde bir düzeni, sıralaması ve güzelliği ile Takım Yıldız kendine HAS'tır. Ve biriciktir. siz onu gördüğünüzde oradaki yıldızların düzeni değişmez. Fakat her baktığınızda içinizde uyananlar hem onun kendine has dizilişinden, hem sizin andan ana değişen içselliğinizden ötürü farklılaşabilir...
Serap Akın Sistemik Yaklaşım Aile Dizimi & Travma
Psychologist / Family Constellation Facilitator from Svagito Liebermeister Trainings / Dorn Method Instructor & Selfhelp Workshops
Telif Hakkı © 2024 Serap Akın ile Aile Dizimi ve Travma İyileşmesi - Tüm Hakları Saklıdır.
Serap Akın Sistemik Yaklaşım Aile Dizimi & Travma
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz.
Serap Akın'ın sitede verdiği bilgilerin görünürlüğünü/ izlenme sayısını ölçümleyebilmesi için kabul eder misiniz?